21 Ocak 2009 Çarşamba

FossurGama Sunar: Hacker

Almanya’dan bir iş için iki günlüğüne gelmişti Taylan. Toplantıları, görüşmeleri bitirdikten sonra lise arkadaşı Mesut’la buluşup yemeğe gittiler, güzelce hoşbeş ettikten sonra ikisi de gece yaşantısından pek hazzetmedikleri için eve döndüler. Evin hanımı Serap’ın getirdiği kahveleri yudumlarlarken Mesut kumandayı eline alıp televizyonu açtı. Bir haber programıydı. Çok önemli bir memleket meselesini tartışmak üzere, bir astrolog, bir türbanlı kadın, bir köşe yazarı, bir de eski milletvekili çıkarmışlardı. Bir süre dinlediler ama işin doğrusu Mesut hiçbir şey anlayamamıştı. Gereksiz bir tartışma dönerken, konuklar ve telefonla canlı yayına bağlananlar alenen saçma sapan konuşuyorlardı.
“Ne bu yaa, olaylara bu kadar sığ mı bakılıyor artık bu ülkede?” diye sordu Mesut’a.
Mesut da sanki bu soruyu bekliyormuş gibi sıkıntıyla döndü cevap vermek üzere ama tam da o sırada bir şeyler oldu.
Taylan olan biteni nasıl tanımlayabileceğini bilmiyordu. Yüreği ağzında, yüzü acıyla buruşmuş izlerken elleri kanapenin kolluğuna geçmişti. Canlı yayında birden bir herif belirmişti. Evet, iri yarı bir herif. Elindeki elektrikli testereyi havaya kaldırıp gülerek ilerlemiş ve önce programın sunucusunu katletmiş, sonra stüdyoda diğer konukları kovalamaya ve yakaladığı yerde de doğramaya devam etmişti. Ekrana kanlar sıçrarken midesi bulanan, eli ayağı kesilen Taylan gözlerini kapattı. Bayılacak gibi olmuştu.
Tam da o anda elini tutup ona sarıldı Mesut.
“Yok bir şey oğlum,” dedi. “Sakin ol.”
“Nasıl yok yaa, görmüyor musun? Bu ne!” diye bağırdı Taylan.
“Abicim,” dedi Mesut. “Yeni bir hacker türedi. Televizyon virüsü bulmuş pezevenk. Programları böyle piç ediyor.”
“Ya konuklar? Hepsi öldü!”
“Yok be yaa, sadece televizyon görüntüsünde ölüyorlar. Domuz gibiler, merak etme.”
İçeri giren Serap, “Ay yine mi hacker çıktı?” diye sordu.
“Ama ama,” diyordu hâlâ Taylan. “Canlı yayında nasıl olabilir!!!!!”

Hiç yorum yok:

...