29 Aralık 2008 Pazartesi

FossurGama Sunar: Ve otopark ve Araba ve…

Elindeki anahtarı çıkır çıkır sallayarak otoparka girdi Kemal. Bir iki tek atmıştı ve doğrusunu söylemek gerekirse keyfi oldukça yerindeydi. Arabasının yanına nasıl geldiğini anlayamamıştı, sofrada telefonunu nice soytarılıkla aldığı o kızı düşünürken. Anahtarını kapıya uzatutıyordu ki birden durdu. Bir gariplik vardı. Işıl ışıldı arabası. Cantlar, tekerlekler… Adım adım geriye çekilirken yanlış yere geldiğini düşünüyordu. Plakayı okumaya çalışırken bir şeye çarptı. Hayır. Birisine.
Döndüğünde tüm sevimliliğiyle gülen iki tip gördü orada.
“Nasıl buldun abi,” diye sordu kaşları birbirine geçmiş, her yeri sakalla dolu tip.
Düşünürken kekelemekten kendini alamadı Kemal. Çünkü plakayı görmüş ve her şeyi idrak etmişti. “Neyi nasıl buldum?”
“Modifiye ettik arabanı,” dedi diğeri. Sarışın, kanlı gözlü, yarma bir herifti.
“Arabamı mı?”
“Heee!”
“Modifiye mi?”
“Heee!”

22 Aralık 2008 Pazartesi

FossurGama Sunar: Filtre

İstiklal Caddesi’nde bir karmaşa, bir panik havası esiyor! İnsanlar şaşkınca birbirlerine bakıp az önce başlarına gelen şeyi deneyip duruyorlar ve biip! sesleri bir koroya dönüşerek her yanı ele geçiriyor.
Küfür edemiyorlar artık! Yasaklanmış sözleri de söyleyemiyorlar!
Denemeye kalktıkları anda ise sadece bir biip sesi çıkıyor ağızlarından.

FossurGama Sunar: Guguklu Saat

Ahmet beylerin evinde, o büyükçe salonda hoş bir sohbet dönüyor. Vaktin nasıl geçtiği anlaşılmamış. Gülünüyor, viski kadehleri kaldırılıp müstehzi bakışlar yollanıyor birbirlerine. Az sonra, guguklu saatin sarkacı gerilince tüm yüzler oraya dönüyor. Saat oniki olmuş demek. Birden açılıyor küçük pencere ve bir kartal, başını oradan sığdırmaya çalışırken delice çığlıklar savuruyor.
Bir kartal!
Kadehler elden düşüyor. Bazıları ağlayarak kaçıyor, çocuklar anne babalarının ayakları altında ezilme tehlikesi geçiriyor ve Ahmet bey tüfeğini almak üzere doğruca içeriye koşturuyor…

...