Yerin kahverengisi hızla yaklaşıyor. Rüzgar yanaklarını zımparalıyor. Vakit geldi. Yanında mavili kırmızılı yükseliyor arkadaşları. Açıyor paraşütünü Serdar ve birden ne olduğunu anlayamadığı bir gariplikle karşılaşıyor. Debeleniyor bir şeyler sırt çantasında. Asılıyor o yine ipe. Bir hayvan bağırışı. Tam arkasında!. İçi boşalıyor onun. Yere bakıyor. Can havliyle bir daha çekiyor ipi. Flop sesi gelmiyor. Yırtılıyor çanta. Gaklayarak kafasını uzatıyor bir şeyler. Ama kaçacak yeri yok onun. Sırtındaki çantadan ayaklarına ipler takılmış iki akbaba çıkıp gökyüzüne yükseliyor önce. Ve hemen bağlı oldukları çantayla, yani Serdar’la birlikte yere çekiliyorlar. Ne kadar kanat çırpsalar da kesilmiyor düşüşleri.
“Bu şakaysa, nasıl bir şaka?” diye soruyor kendine Serdar. Ve bağırıyor arkasından. “Nasıl bir şaka ağzına sıçayım!”
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder