26 Haziran 2010 Cumartesi

FOSSURGAMA SUNAR: Piyango

Ne zamandır gelmemiş Tahsin’in evine. İki çocuğu ve karısı Nermin gülerek kendisine bakıyorlar. Sofra harika görünüyor. Yemeklerin kokusu burnuna dolarken salona giriyor o peşlerinden. Tam iskemlesine oturacakken, duvarı boydan boya kaplamış onlarca çerçevenin arasında bir şey çarpıyor esnaf gözüne. Bir milli piyango bileti. Üç yıl öncesinin. Çerçeveletilip komodinin üstüne asılmış o da.
“Bu ne oğlum?” diyor Tahsin’e. “Anısı falan mı var?”
“Ona büyük ikramiye çıktı,” diyor Tahsin.
“Büyük ikramiye mi?”
“Evet. Bir trilyon.”
Kafası karışıyor onun. Sevinecek, tebrik edecek ama garipliğin de farkında. Tereddütle soruyor: “Nasıl yani? Bileti geri mi verdiler?”
“Yok, parayı almadık,” diyor Tahsin. “Bizim için manevi değeri daha önemli be dostum. Duvara para mı asıcaz?”
Yutkunuyor o. Nermin hanıma, Tahsin’e, sırıtıp duran küçük çocuklara bakıp bir daha yutkunuyor. Tekrar bilete bakıyor sonra. Bir şey diyemiyor.

Hiç yorum yok:

...