Hasan evde bilgisayarın karşısına geçmiş yuvasını yapan bir kunduz gibi uğraşmaktadır. Hedefi yeni indirdiği bir pornoyu açmak ve işi bir güzel bitirip rahata ermektir. (Yönetmen, Hasan’ın ağzının kenarından süzülen salyayı tam da bu esnada kadraja alarak çocuğun içinde bulunduğu ruh halini bize açıkça gösterir. Arkaya da sıkı bir hiphop parçası (Jay Z) koyup herkesin aklına kıvır kıvır kıç kıvırtan melezleri çakarak seks duygusunu daha baştan yaşatıverir seyirciye. Titreyen el- yakın çekim, büyüyen göz bebekleri – bokunu çıkaracak kadar yakın) Açılır dvd. Manyak güzel bir kadın salonda kıçını bir oraya bir buraya sallayarak sıkıntı içinde yürümektedir. (Kül tablasından taşan elli kadar sigarayı izler kamera ve yerlerde yürüyen kadının peşinden de izmaritler devam eder. En sonda da bir pipo görünür. Bu yaşamdan artık zevk almama hissini seyirciye geçirebilmek için dahice bir yöntemdir.) Sonra kadın birden göğüslerini mıncıklayıp kesif bir çığlık atar. Seyircinin kafası da karışır tabi. Ama neyin ne olduğu az sonra açıklığa kavuşacaktır. Tavşan görüntülerinden sonra. (Seyirciye en önemli öğretinin sabır olduğunu göstermek için beş dakika boyunca mal mal kameraya bakan bir tavşan izletilecektir çünkü. Playboy’a atıf. Anlarsınız ya.) Ardından kadına geçilir ve o götünü ellemeye çalışan set işçisini kovalayıp rolüne döner. Artık dayanamamaktadır vücudunu ele geçiren ihtirasa. Kapıyı açıp bir kat üste çıkar ve komşusunun kapısını çalar. Yine çocuğun ablak yüzü girer kadraja. Sıkılmıştır haliyle ve filmi ileri alıp almamayı düşünmektedir ki kendi zili de çalar. Allah Allah deyip ve pantalonunu kıçına geçirip kapıya gider çocuk. (Para olmadığı için yapımcı orjinal müzik yapılmasına karşı çıkmıştır. Bu sahneye bir Hint filminden alınan şiki şiki pare şarkısı uygun görülmüştür. Yönetmen de oyuncusundan tam da kapının önünde şarkıdan bir kupleyi söyleyip özel bir kıç kıvırma hareketi yapmasını istemiştir.) Çocuk bu ayrıntıyı unutunca yönetmen koltuğunu bir yana kamerayı bir yana savurarak gelir ve salağın yüzüne iki tokat aşkeder. Böylece çocuğun devamlılığı da bozulur. Ya da şöyle de düşünülebilir, bundan sonraki sahnede yanaklarının kıpkırmızı olması aslında çok da garip bir şey değildir. Çünkü kapıyı açar açmaz karşısında az önce pornoda gördüğü karı çıkacak ve aynı tavırlarla, çok sıkıldığını, beraber oturup biraz laflayıp laflayamayacaklarını soracaktır. Heyecandan donuna işer çocuk ama bu asla belli olmaz. Çünkü sanat yönetmeni bu tehlikeyi önceden sezip kıçına büyük bir pet bağlamış, böylece ön tarafın da şişkin durmasını sağlamıştır. Neyse. Kadın içeriye gelip gelemeyeceğini sorar. Mazeretlerini anlatırken hızlı sarılır makara. Charlie Chaplin’le zevcesi tarzında salona geçerler. Birden yavaşlar görüntü. Kadın bacak bacak üstüne atmaktadır çünkü. Aman yarabbi. Brek brek, kees, diye bağırır yönetmen. İnsanlar terlerini siler, titreyen ellerinin kendisine gelmesi için oğuştururlar. Bayılan çocuk tekrar uyandırılır. Sete sızmış, şeyleriyle oynayan aşağı kahveden tipler kovalanır. Ve role geri dönülür. Çocuk haşırt diye ayağa fırlar. Kadına ne içeceğini sorup içeriye koşturur. Filmi biraz daha seyretmektir amacı. Neler olacağını öküz gibi merak etmektedir çünkü. Kaldığı yerden izlemeye başlayınca kadının kalkıp yanına oturacağını, bacağını okşayacağını falan görür. O sırada da kadın içeriden çağırır onu. Israrcı, o gelmezse kendisinin orada biteceğini ima eden bir ses tonudur bu. (Paralel kurguyla varoşlarda bir sokak gösterilir bu sırada. Yüzünden acı ve sefalet akan bir anne, kuru bir ekmeği dişlemeye çalışan safi kemik, acınacak durumdaki oğlunu eve çağırır.) Çocuk, ikinci seslenişte dvd’yi bir kez daha pause’layıp götüne neft yağı sürülmüşçesine salona koşar. Heyecandan, girişteki halıya takılıp düşer ama. O yerde yatar, kafasında da dvd’de böyle bir şey olmadığını düşünürken, kadın da dışarı çıkıp bir daha girmesini ister şuh bir şekilde, dudaklarını büzerek. Söyleneni yapıp yerine oturur çocuk. Sonra sırasıyla; kadın onun yanına zıplar, bacaklarını okşar, bir göğsünü dışarı çıkarıp terliğinden çıkardığı ayağını yukarı getirerek göğüs ucuyla oynar, çocuğun pantalonuna tükürür, saçını karıştırıp bir bit bulur ve bunu çocuğun tişörtünden içeri atar delice bir kahkahayla. O sırada çocuk da kendini ayağa atar. Kafası karışmıştır. Önünde delice soluyan, göğüslerini avuçlayan kadına bakar ve içinde bir ses ona içeri gitmesinin, dvd’nin gerisini izlemesinin çok faydalı olacağını söyler. O da aynı fikirdedir aslında ama kadın birden eteğini göbeğine kadar açar ve fikri değişiverir. Öylece sallanır ayakta. Kadının ikinci hamlesi yanda bulduğu ince uzun vazoyu alıp şey yapmak olur, işte yani, şey yapar. (Set işçilerinden biri, sahneyi izlerken gerileyip yanına gelen ikinci reji asistanı kızın kafasına çekici vurup kanepenin arkasına sürükler.) Ve çocukta akıl falan kalmaz. Pantalonundaki baskıdan cart curt dikiş atma sesleri duyulur. Bir daha duyulur o ses. Yönetmen yankının, derinliğin falan bokunu çıkarmıştır ve hiç bir şey anlaşılmaz. “Ha?” der çocuk ve kadın ayağını boynuna dolayıp çocuğu kendine çeker.
Ekran pembeleşir. (Yönetmenin kişisel tercihi bu yöndedir. Kimse bir şey söyleyemez.)
Tekrar açıldığında, kadının vampirleştiği ve çocuğu yediği görülür.
Bir daha pembeye bürünür ekran ve açılır açılmaz ekranda Tanrıya Kul Olanlar Korosu’ndan bir çocuk belirir. Ağlamaklı yüzü, şık kostümüyle bir ilahi okuyup seyircilerde oluşan pis, negatif enerjiyi yok eder.
(Bu film San Sebastian’da dördüncü, Moskova Film Festivali’nde ikinci olacakken, kargo servisiyle düşülen anlaşmazlık yüzünden yerine ulaştırılamamış ve Antalya Altın Portakal festivalinde birincilik almıştır.)
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder