Yukarıdan gelen gürültüler, tabi bir de karısının dırdırı iyice canını sıkınca terlikleriyle apar topar yukarı çıktı, kendi halinde bir maliye müfettişi olan Osman bey. Kapıyı sertçe çalmaya çalışsa da yine fazla bir gürültü çıkaramamıştı kibar bir zat olduğu için. Ama hayır, onun da bir sabrı vardı. Densizliklerinin cevabını alacaklardı az sonra. Beklemesi on saniye anca sürdü. Yeri gümbür gümbür döven ayaklar yaklaştı ve kapı bir anda açılıverdi.
Aman Allahım!
Orada patlayıp yırtılmış pijamalarının içinde iki metreye yakın bir kurt adam duruyordu.
Kanlı diş etleriyle kaplanmış sivri dişleri arasından köpükler saçarak, “Buyur komşum, hayrola,” dedi ama, sesi genizden, hırıltılı, müthiş bir korku yaratacak kadar insan dışı olduğu için zar zor anlaşılıyordu söyledikleri.
Konuşamadı Osman bey haliyle. Şarıl şarıl donuna işemekle ve pörtlemiş ağlamık gözlerini kırpıştırmakla meşguldü.
“Kim o?” diye bir ses geldi içeriden. Daha ince de olsa, aynı iğrençlikteydi.
“Alt komşu,” diye hırıldayıp yine Osman beye döndü. “Ne vardı?”
Bir şeyler söylemeliydi Osman bey ama kurumuş ağzından hiçbir şey çıkmadı.
Sinirle oynadı kurt adamın gözleri. “Konuşsana yahu, dilini mi yuttun.”
Ve birden bir güç yürü ya kulum deyip koşmasına izin verdi Osman beyin. Hışımla evden içeri dalıp kapıyı kapadı ve elleri belinde “Nooldu, verdin mi ağızlarının payını,” diyen karısına baktı zorlukla nefes alarak.
Tam da o sırada, yeniden gürültüler başladı yukarıda. Sanki yıkılıyordu ev...
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder